Bir toplumun kültürünü; dil, inançlar, tarih, gelenek-görenek vb. oluşturur. Geçmişin izleri, anılar, destanlar, efsaneler, çok renklilik ve çok seslilik kültürel mozaiğin oluşmasında önemli rol oynar. Tarihi-kültürel birikimlerin ve toplumsal değerlerin kuşaklara aktarılması, her daim gelecek nesillerin pusulası olmuştur.
Tarihe baktığımızda; matbaacılık- baskı işleri öncelikle dizgi işlemi ile başlar. Basılacak metnin her bir harfi, dizgilere aynalı biçimde tek tek dizilerek yerleştirilir. Bu şekilde harfler bir araya gelerek kelimeleri, kelimeler bir araya gelerek cümleleri oluşturur. Oluşturulan deneme baskısı kontrol edilir. Hatalar varsa, harfler aynı dizgi içerisinde doğru yerlere koyularak nihai baskı elde edilir. Elde edilen baskıda yalnızca boya değil, aynı zamanda dizginin bıraktığı” İz” de oluşur. Kitabı oluşturan harfler, semboller ve baskının kitapta bıraktığı izler gün ışığına göre farklılık gösterir. Yani baskının okunabilirliğini gün ışığı belirler.
Şehirlerin oluşumunda da, kültürün ve yaşanmışlığın yol göstericiliği yadsınamaz bir gerçekliktir. Tarihi mekanlara baktığımızda; geçmişten gelen izlerin takip edildiği, kuşaktan kuşağa aktarıldığı, kendinden önceki eserlerin izlerini devam ettirildiği, onlardan kalan ne varsa kullanıldığı, farklı dinde, kültürde ve inanışta yaşamış toplumların mutlaka bir iz’ ine rastlarız.
Geçmiş, geçmişte kalmaz. Tarih eğer tekerrür etmezse tarih olmaz. İlla tekerrür etmeli ki tarihe geçsin.
Anadolu’da tarihi Kervansaraylara, hanlara, hamamlara bakıldığında; kendinden önceki dönemde yapılmış kiliselerden ve mezarlardan taşlar toplanarak değiştirmeden devşirme olarak inşa edildikleri görülür. Bu binalar kuşaktan kuşağa aktarılmıştır. Bugün de varlıklarını sürdürmektedir. Binalarla birlikte kuşaklararası kültürel bağlarda; birinin diğerine alakası, alışverişi, dayanışması, birlik ve beraberliği korunarak tarih boyunca bir yeni kültüre aktarılıp durmuştur. Kültürel bağlar ne kadar güçlü ise geçmişten gelen izlerin aktarımı da o kadar fazla olmuştur.
Bunun tam tersi olarak ise kültürel birikimden yoksun, geçmişten gelen izleri yok sayan, var olanı yeniden tekrar arayışlar, taklitçilikten öteye gidemez olmuştur.
Gün geçtikçe bilgiye hızlı ve kolay ulaşımdaki artış; bilgilenme, paylaşım, hızlı yapılaşma geçmişle olan izleri ve bağları koparmıştır. Kontrolsüz ve hızlı büyüme; geride kalan birikimi, bulunduğu yeri ve konumu unutturmuştur. İnsanoğlu global dünya ile sorgusuz ilişki kurarak birbirine benzeyen düşüncelere yönelmiştir. Geçmişten gelen izlerin ve bağların koparılıp kültürel değerlerin unutturulmasıyla insan, yozlaşarak ne olduğu belirsiz bir yola girmeye zorlanmıştır. Geriye baktığımızda; yalnızca uzak geçmişte değil, yakın geçmişte bile bu izlerin ve bağların koptuğunu görebiliyoruz. Yaşadığımız kültürlerin bütününde görülen bu durum; bölge, yöre, topografya ayırmaksızın her şeyi birbirine benzer duruma getirmiştir. Böylelikle benzerlikten ziyade tanımlanamayan, tanınamayan yozlaşmanın bir ürünü haline dönüşmek kaçınılmaz hale gelmiştir.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde, kültürel bağların sürdürülebilmesi için çocuklar okula başladıkları andan itibaren kendi kültür değerlerinin öğretilmesine çaba gösterilmektedir. Fransa’daki yetkililerin, ilkokul çocuklarını, eğitime başlar başlamaz öncelikle yaşadıkları yerdeki, müzeleri gezdirmeleri için programlar yapmaları örnek gösterilebilir. Çocuklara tarihi eserler, belgeler müzelerde gösterilerek geçmiş öyküler anlatılıyor, hafızasında kültürel geçmiş canlandırılarak öğrencilere resimler çizdiriliyor. Bu gezilerin neticesinde erken yaşta tarihi geçmişinin izlerini görerek, çizerek öğrenen bu çocuklar, geçmişten aldığı bu kültürel birikimler sayesinde geleceğini hayal edebiliyor. Eğitim, sanat ve kültürel geçmişi ile bağ kuran çocuk; aslını ve neslini bu şekilde öğreniyor. Böylelikle, bir kültürün kalıcı hale getirilmesi konusunda gerçek anlamda çaba sarf ediliyor.
Kültür bilinci; daldan eğme değil, kökten sürme olur.
Acaba bizden geriye hangi izler kalacak? Ne kadar çabaladık? Bu çabanın sonunda gelecek nesil gelecek de neler bulacak?
Unutmamalıyız ki yürüdüğümüz yolda iz bırakmıyorsak o yoldan geçmiş sayılmayız.
Saygılarımla.