Dünyanın ve Konya’nın gözbebeği Hz. Mevlâna ve O’nun Dergâhı’ dır. Çevresi ise geleneksel konut dokusu, tarihi kültür yapılar ve sosyal alanlar(medrese,han, hamam gibi) mekanlardan oluşur. Tarih boyunca Mevlâna Dergâhı ve çevresi, bu şehrin oluşumunda ve gelişiminde önemli rol üstlenmiştir. Kentin zamanla büyümesi ve değişimi, dergâh ve çevresini çöküntü bölgesi haline getirmiş ve ıssız bırakmıştır.
Sene 1985 ‘de Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından Mevlâna Türbesi ve çevresi yakınında yer alan çelebi evlerinden iki tanesi hariç çoğunluğu boşaltılarak yıkılmıştır. Tarihi yerleşimin yıkılma sebebi ise; Mevlâna Türbesini de içine alan daha büyük bir müze olsun anlayışıyla Gül Bahçesi’nin genişletilmesiydi. Mevlâna Türbesini ve çevresi, bir ressam tarafından çizilmiş İstanbul saray duvarlarını anımsatan bir resimden yola çıkılarak, yüksek ve sık aralıklı taş duvarlarla örülü geniş bir gül bahçesine dönüştürülmüştür. Yüksek duvarlar ardında bir gül bahçesi…

Arta kalan geleneksel yerleşim dokusu dükkan, han, hamam ve geleneksel Konya evleri ise, bu alanın dışında bırakılmıştır. Amaç, Hz. Pir’in yanındaki geleneksel mahalle yerleşimiyle yakın ilişkisini koparmak, yalnızlaştırmak mıydı? Hangi amaçla gül bahçesi diye, derğah yüksek duvarlarla çevrelenmiştir?

Bugüne kadar Konya KTVK Kurulunca gül bahçesi için geliştirilen çevre koruma ve geliştirme projeleri de bir türlü uygulanamamıştır. Sözde güllerin de yetişeceği bahçe ve dergâh çevresi güzel olacak diye oluşturulan Gül Bahçesi uzun zamandır boş ve yalnızlaşmış, atıl durumdadır.

Gül mü bitecek, diken mi çıkacak?

Her ağaç, gönlünde ne var ise onu ortaya koyar… Hz. Mevlâna Mevlâna Türbesi ziyareti yıllarca; Sultan Selim Camii yanında mütevazi bir kapıyla açılan avludan Pirin huzuruna kavuşan, oradan dışarıya çıktığında ise Camii ile buluşup dua edilmesi şeklinde olmaktaydı. Ancak bu ritüel, türbe ve çevresinin yapı olarak değiştirilmesi sonucunda başka bir boyuta geçmiştir.

Yurtiçi ve yurtdışından gelen ziyaretçiler için ücretsiz olan türbenin, girişindeki yoğunluğu gidermek ve giriş işlemlerini kolaylaştırmak için çoklu turnike sistemine geçilmiştir. Üçler mezarlığı tarafındaki cadde üzerinden gül bahçesi duvarı yıkılarak turnikeli giriş yapılmıştır. Ziyaretçiler turnike sisteminden geçirilince avluda şaşkın ve biçare kalarak, türbenin arkasından dolandırılarak bir rehber eşliğinde yönlendiriliyor. Ziyaretler, yoğun dönemlerde ise çıkış kapısı ise kolay bulunamayan bir karmaşaya dönüşüyor.

Ancak ziyaret edilen mekânın da belli bir kapasitesi vardır. İnsanları Gül Bahçesi avlusuna almakla ziyaret kabul edilmiş mi oluyor? Türbeyi, ziyaret eden kalabalık gruplar gül bahçesini işgal altına alıyor. Bir türlü içinden çıkılamayan kalabalık ziyaretçi sirkülasyonunun varlığı da anlamsızdır.

Türbenin iç mekânında ise; bir dönem zemini halılar ile kaplıydı. Türbeye girerken ayakkabılar çıkarılırdı. Bu bir saygı göstergesiydi. Ancak yoğun kalabalığın getirdiği istenmeyen kokuları oluşturdu. Ayakkabıların çıkarılarak girilmesinin yaratmış olduğu olumsuz durumlar neticesinde de, ayakkabının çıkarılmadan üzerine galoş giyilmesine karar verildi. Halılar kaldırıldı yerine laminant parke döşendi o da türbe içerisinde istenmeyen gürültüye neden oldu.

Günümüzde her ne kadar adı Mevlâna Müzesi diye geçse de aslı bir Türbe’dir. Müstesna bir ziyaret mekanlarından olan Mevlâna Türbesi’nin herkese açık olarak gösterimi rant sağlamak mıydı ya da reklam amaçlı bir çaba mıydı?

Yurt dışında dini ziyaret merkezlerine baktığımızda ise; Vatikan Kilisesi’ni ziyaret ederken randevu alınarak gidiliyor. Eğer randevunuz yoksa ziyaret için sizi içeriye almıyorlar. Kiliseye girme ücreti 17 Euro’dur ve dışarıda sırada bekleme süresi ise 4-5 saati buluyor. İçeriye alınmayan ziyaretçiler ise, dışarıdan kilise çevresini dolaşmakla yetiniyorlar. Papa’nın balkona çıkıp ziyaretçilere konuşma yapması ise inananlarını da yeterince memnun ediyor.

“Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar.” Hz. Mevlâna

Hz. Mevlana’nın tüm evrene seslenen, tüm insanlığı kucaklayan hoşgörü ve hümanizm felsefesi, dünyanın her köşesinden türbeye ziyaretçi akınını beraberinde getirmektedir. Hz. Pir’in “Gel ne olursan ol yine gel” ifadesi tüm insanlığa bir sesleniştir. Ancak onu daveti, hoşgörüye, iyiliğe ve tasavvufa yöneliktir. Bu nedenle türbeye herkesin girebileceği anlamını taşımaz. Amacımız Hz. Mevlana’yı anlamak ve anmak ise onun sözlerine kulak vermek çok daha önemlidir.

Az olan değerlidir düşüncesi ile daha az ziyaretçi kabul edilmelidir. Mevlâna Türbesi’ inde mekânı ziyaret etmekten çok onun öğretilerini içselleştirmek, ziyaretten daha evladır.

Tasavvuf, bilmek değil bilmemek sanatıdır.
Bildiklerinle ortaya çıkmak değil, bilakis bilmiyormuş gibi görünme sanatıdır.
Benlik değil, hiçlik sanatıdır.
Büyüme değil, küçülme sanatıdır.
Kendini üstün hissetme değil, tam tersine kendini unutma sanatıdır.
Herkese el öptürme değil, herkesin kalbini öpme sanatıdır.” Hz. Mevlâna
Hz. Mevlâna’nın sözlerinin tüm insanlığa ışık olması dileğiyle…
Sevgiler…