Trenler, kömürlü ve mazotlu olarak ikiye ayrılır. Trenin güzergahına ve konforuna göre; Mavi tren, Anadolu ekspresi ve Doğu ekspresi gibi türleri vardır. Mavi tren; hızlı giden, yemekli, sadece yolcu taşıyan tren türüdür. Doğu ekspresi; Ankara’dan Kars’a giden yolcu trenidir. Anadolu ekspresi ise, İstanbul-Konya arası ulaşımda kullanılan, yolcu ve yük taşıyan tren türüdür.
Sene 1983 Mimar Sinan Üniversitesi’nde lisansüstü eğitimime devam ederken, İstanbul-Konya arasında bazen otobüs bazen trenle ulaşım sağlardım. Derslerimin erken olduğu saatlerde, trene göre daha kısa süren otobüs yolculuğunu tercih eder, dönüşü ise trenle yapardım. O yıllarda İstanbul-Konya arası trenle 10-12 saat sürer, bazen 16 saat sürdüğü de olurdu. Adına şarkıların, hikayelerin yazılacak kadar değerli olduğu bu yolculuklarda tren, farklı kültürleri tecrübe etmenin fırsatını yaşatırdı. Trendeki yolcuyu bekleyene ayrı duygular yükletir, yolculuğu yaşayana da kavuşma özlemini yüreğinde heyecanla doldururdu.
Altı yıl süren lisans üstü eğitimim boyunca mazotlu trenin ne kendinde ne de yolcu vagonunda değişiklik olmadığını fark ettim. İstanbul-Konya arası tren yolculuğunda; Eskişehir istasyonunda gece 12:00’de İstanbul’dan gelen trenle lokomotif değişikliği yapılır, değişilen lokomotifle İstanbul’a gidilirdi. Bir türlü anlam veremediğim; İstanbul’dan gelen lokomotif Konya’ya gidemez miydi? Yoksa raylar arasındaki mesafe mi farklıydı? Eskişehir’de lokomotif değişikliğinden sonra, İç Anadolu Bölgesi düz yerleşime sahip olsa da kıvrıla kıvrıla, dura kalka, 12 saatte bazen ise 16 saatte Konya’ya varırdı. Ancak trende zaman çok da önemli değildi. Herkes, bu yolculuğun tecrübe edinmiş çaresizliği içinde 12 saatten daha az süremeyeceğini bilirdi.
Hızlı trene geçiş sürecinin ilk aşamalarında, mevcut demiryolunun İstanbul’a bağlantısında, aynı hat üzerinde mevcut trene hız verilerek hızlı gitmesi amaçlandı. Ancak 2004 tarihinde hızlandırılmış tren yoldan çıkarak 41 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Bunun dışında hemzemin geçit, raydan çıkma, katarın devrilmesi, nadiren de olsa iki trenin çarpışması şeklinde çeşitli kazaların olduğu da bilinmektedir.
Bu tren kazalarının zaman zaman yaşanıyor olması denetim unsurunun ne kadar gerekli olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Günümüzde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte hızlı trenin gelişi, şehirler arası ulaşımı kolaylaştırdı. Ancak gündeme geldiği dönemde İstanbul ve Ankara gibi metropol şehirlere kolay ve hızlı ulaşılabilmesini, toplumun belli bir kesimi kabul etmekte zorlandı. İstanbul ve başkente tren yolunun bağlanması konusunda; Konya’nın küçük ölçekte kalacağı, ticari açıdan İstanbul’a bağlı esnafın ticari ve sanayi gelişiminde Konya’ya ket vuracağı, öğrencilerin ise Ankara’ya yönelmesi sonucunda Konya’nın banliyö şehir olacağı endişesi yaşandı. Ancak nitelikli ulaşımın, her durumda ne kadar önemli olduğu kısa süre sonunda anlaşıldı.
Karayolu taşımacılığı yapan şirketlerin hızlı trenle rekabet edemeyeceği düşüncesi; siyasilere ve kent yöneticilerine baskı unsuru oluştursa da demiryolu ulaşımı, hızlı tren sayesinde kolaylaştı.
Gelişen dünyada insanlar, bir yerden bir başka yere en kısa ve konforlu şekilde ulaşma arzusu içindedirler. Bu konforun içinde hızlı tren ile ulaşım sağlamak günümüz koşullarında oldukça önemlidir. Yıllar sonra da olsa böyle bir teknolojiye ulaşmak ülkemin insanları için büyük bir kazanım olmuştur. Hızlı trenin gelişinde yaşanan; ekonomik, sosyal, siyasal vb. endişelerin geçen süre içerisinde yersiz olduğu da böylelikle anlaşılmıştır. Mega şehirler Konya’ya, Konya da onlara katkı sağlamıştır.
Hala gelişmiş ülkelerle aynı düzeyde ulaşım şartlarına sahip olamasak da; demiryolunun gelişimi, tren sayılarının artması ve şehirler arası yolculuğun güvenli hale gelmesi ülkenin kalkınması açısından ümit vaat edici bir durumdur.
Hızlı teknolojiye uyum sağlanamaması nedeniyle kazalar yaşansa da genel olarak havayolu ve karayolu ulaşımına nazaran tren yolu ulaşımı, herkes için daha güvenli ve ekonomik bir seçenek olmaya devam etmektedir.
Geleceğin Türkiye’si için; “Anayurdu demir ağlarla örmek lazımdır…”
Kavuşmak dileğiyle…