Ülkemizde, geniş tarım alanları, kırsal yerleşim yerleri, bozkır karakterindeki ova da çok sayıda obruk yer alır. İlk obrukların oluşma zamanı bilinmese de günümüzde yeni obrukların oluştuğu sıkça görülmektedir. Anadolu’nun ortasında geniş alanlar oluşturan Obruk platosu 1.100 metre kotta yer alır. Plato tepelikler, geniş platolar ve göz alabildiğine düzlüklerden oluşur. Büyüklükleri ve derinlikleri çeşitlilik gösterir. Kimi obruklar kuru çukur, kimisi suludur.
Obruk gölü, Meyil gölü gibi sulu obruk gölleri, yöre insanı tarafından uzun süre kendileri ve hayvanlarının ihtiyaçları doğrultusunda kullanılagelmiştir. Plato yapısında iklim kurak ve serttir. Bu göller yörenin vahası durumundadır. Obruk gölü, su yüzeyi kotunu 20 metre kadar düşürmüştür. Göl, derinde çukur olduğu için suya ulaşılamaz olmuştur.
Ovada jeolojik yapı olarak 30 cm toprak tabasından aşağısı; kil tabakası ve kayalık olmayan katmanlardan oluşuyor. Tarım amaçlı sulamada suyun aşırı tüketimi ile zemindeki su seviyesinin düşmesine ve yeraltında boşlukların oluşmasına neden oluyor. Yeryüzünde toprak da kendini taşıyamaz oluyor ve çöküyor. Obruklar düzgün geometrik biçimdedir. Köşeli değil dairesel biçimde olup, çukur şeklindeki yeryüzü göçükleridir.
Ovada kırsal yerleşim yerleri, tarım alanlarının yakınında yer alır. Aralıkları 5- 10 km kadardır. Yerleşim yerlerinin yakınında otlak ve meralar bulunur. Tarım alanları biraz daha uzakta geniş düzlüklerde yer alır.
Türkiye’nin buğday ambarı olan bu bölge mevsimsel tarım yapılırken zamanla her mevsimde ürün yetiştirilecek hale gelmiştir. Tarımda sanayileşme, teknolojinin gelişmesi sonucu üretim artmıştır. Teknolojinin gelişimi ile tarım arazileri daha kolay işlenir, sıkça ekilir ve nadas edilir olmuştur. Zirai faaliyetlerde ürün miktarını artırmak için sulama miktarı, ilaç ve gübre de o derece artmıştır. Bu nedenle ovada su çok fazla tüketilir olmuş ve yeraltı suları da çekilmeye başlamıştır.
Bugünlerde haberlerde de sıkça gördüğümüz obruk oluşumları göstermektedir ki tarla sahibinin her an çukurla karşılaşması ovada sürpriz değildir. Ovada her geçen gün yeni bir obruk ile ansızın karşılaşılmakta ve sonu gelmez çöküntüler daha da devam edecek gibi görünmektedir.
Mevsim itibariyle zaman zaman ufukta seraplar oluşur. Çıplak gözle uzakta görülen nesnelerin yakındaymış gibi algılansa da yanına gittikçe derinleşen, uzaklaşan bir nesne olduğu anlaşılır. Obrukların da kenarına varıncaya kadar çukur olduğu algılanmaz ve bilinmez. Algıda yanılgı sıkça görülür…
Yörede tarım ürünleri elde eden köylüler eskiden ambar ve depo geleneği olmadığı için ürünlerini saklamak amacıyla 3-4 metre genişliğinde ve 3 metre derinliğinde çukurlar kazarak tahılları burada muhafaza ederlermiş. Mevsimi geldiğinde de bu ürünleri çukurdan çıkardıkları bilinir. Ovada çukurdan faydalanma alışkanlığı uzun süre devam etmiştir.
Köyde bir gece; bu buğday çukurlarından bir tanesine köylünün katırı düşer. Katır bu ya inadından çukurdan çıkmaz. Katırı hiçbir şekilde çıkaramayan köylüler, köyün yaşlı ve tecrübelisini çağırırlar. “Bu katır çukurdan nasıl çıkar?” diye sorarlar. O da çok kolay; “katırı gömelim..!” diye cevap verir. Köylüler ise “Olur mu öyle şey, katır ölür” derler. Köyün yaşlısı ise; “Siz beni dinleyin..!” der. Bu sözün üzerine köylüler çukura toprak atmaya başlarlar, üzerine toprak atılan katır da silkinerek toprağı sırtından atar. Sonunda, çukur, dolup düzlük oluştuğunda da katır, çukurdan çıkar. Dolasıysa hem katır kurtulur hem de çukur dolar. Katır ise, bir daha o çukura düşmez.
Bazen çukurlardan kurtulmak için içine toprak atmak mı gerekiyor? Altı oyulan yerleri doldurulamaz olarak düşünsek bile bazen doldurmak gerekiyor…
İnsan beşer, durmaz şaşar;
Eyler hata, üçer beşer.
Düz ovada yürür iken,
Ayağı sürçer, düşer! Imamı Rabbani
İnsanoğlu yeryüzünü tüketip kirletmekle kalmıyor, her geçen gün yeraltı kaynaklarını da tüketiyor.
Bütün sahip olduğumuz bilginin, tecrübe ile başladığına şüphe yoktur… İmmanuel Kant
Saygılarımla.
ÇUKURDAKİ KATIR
Share: